Osmanlıca- Hakimiyet-i milliye ve hilafet-i islamiye

Hakimiyyet-i Milliye ve Hilâfet-i İslamiye. Karahisar Sahip mebusu hoca İsmail Şükrü Efendi'nin bu meseleye dair neşrettiği risaleye reddiyedir, Müellifler: Siirt Mebusu: Hoca Halil Hulki, Muş Mebusu: Hoca El-Hac İlyas Sami, Antalya Mebusu: Hoca Rasih, Yenigün Matbaası, Ankara, 1922/1923 [=1341 (hicri)]. Özgün kağıt kapağında, temiz durumda, Osmanlıca, 21 x 15 cm, 37 sayfa. Afyonkarahisar eşrâfından ulemâdan Mehmet İzzet Efendi’nin oğlu, tam isiyle İsmail Şükrü Çelikalay Efendi (1876-1950) olan yazar Afyonkarahisar'da Kurtuluş Savaşı sırasındaki meşhur koşnuşmasıyla bilinmektedir. Saltanat kaldırıldıktan sonra yaptığı açıklamada İslamiyet’te “saltanat” bulunmadığı için bu makamı kaldırdıklarını
söylese de Mustafa Kemal Paşa’nın, TBMM’nin dağılarak yeni seçimlere gidilmesi konusunda kamuoyu yoklamasında
bulunmak üzere Batı Anadolu gezisine çıktığı günün ertesi, 15 Ocak 1923’te “Hilâfet-i İslâmiye ve Büyük Millet Meclisi”
adlı bir risale yayınlatarak Meclis’te dağıtılmasını sağladı. Söz konusu risale mecliste büyük tartışmalara neden oldu.
Yirmi sekiz sayfalık hacim olarak küçük fakat içeriği açısından fırtınalar koparacak olan bu risalenin Mustafa Kemal
Paşa’nın Batı Anadolu gezisinin ertesi gününe rastlaması dikkat çekiciydi. Her ne kadar kitapçığın üzerinde yazarının
ismi gözükmüyorsa da “mukaddimesi”nin sonunda “TBMM Azasından Karahisar-ı Sahip Mebusu Hoca Şükrü” imzası yer
almaktaydı. Eser Ali Şükrü Matbaası’nda basılmıştı.
Eserin “mukaddimesinde”, 1 Kasım kararının Türkiye’de ve İslam âleminde büyük etkiler yarattığı ve Müslüman
kamuoyunda tereddütler meydana getirdiğini belirten İsmail Şükrü Efendi, bu duruma birtakım yayınların ve bazı
kişilerin açıklamalarının sebep olduğunu yazmaktaydı. Eserin bir özeti niteliğinde ki “mukaddimede”; “Halife meclisin,
meclis halifenindir” diyen İsmail Şükrü Efendi, bu konuda yalnız olmadığını ve bazı “ulemayı kiram arkadaşlarıyla
birlikte” düşündüklerini yayınladıklarını yazmaktaydı. Adını anmadığı yazar arkadaşlarının gerçekten varlığından mı,
yoksa kitapçıkta yer alan görüşlerin sorumluluğunu tek başına taşımaktan çekindiğinden mi bu risale imzasız olarak
yayınlanmıştı bilinmese de her şey bir yana, söz konusu eser sonuçta İsmail Şükrü Efendi’ye mal edildi. İsmail Şükrü
Efendi’nin risalesine karşı gerekli önlemler alındı.