• Cancel
    Filter
Filter

SAHAF'TAN KİTAPLAR - 2

ÖNEMLİ DUYURU:

159 adet değerli sahafiye ve nadir kitabın bir arada olduğu müzayedemizdeki ürünlere 18.06.2023 PAZAR günü saat 20:00'a kadar internet sitemiz üzerinden pey verebilirsiniz. Aynı tarihte 20:02 itibariyle canlı müzayedemiz başlayacaktır.

!!! ÖNEMLİ !!! Komisyon oranı %20'dir. ÖDEME SÜRESİ MÜZAYEDE BİTİMİNDEN SONRA 7 İŞ GÜNÜDÜR.

Komisyon ya da vergi tutarları ile alakalı iadeler kesinlikle kabul edilmeyecektir, kuralların tamamı okunmuş kabul edilir.

Lot: 1 » Book

Nargileh Türkische skizzen und novellen, FRANZ CARL ENDRES, Delphin Verlag, München, 1916.

Özgün karton kapağında, kapak kenarları yıpranmış,sayfalar üzerinde renk değişimi mevcuttur, harici temiz durumda, 21x14 cm, Almanca, 103, [4] sayfa. Nargilenin ince dumanının anıları uyandırdığı ve ruhu düşlere çağırdığı, büyük geniş kapılardan girdiğiniz ülke burası. Yazarın İstanbul'da bulunduğu dönemde yazdığı on beş kısa öyküden oluşan eseridir. Frans Carl Enders 1912-1915 yılları arasında Osmanlı ordusunda görev yapmış, Balkan Savaşı’nda bulunmuş ve Birinci Dünya Savaşı sırasında askeri eğitmen olarak çalışmış bir Alman subayıdır.
Enders’in kitabından yola çıkarak sıkı bir gözlemci ve iyi bir araştırmacı olduğunu söylemek abartı olmayacaktır. Yazarın, toplum ve âdetlerden halk ilişkilerine, ekonomiden sanat ve edebiyata ve Osmanlı Tarihinin son yıllarına ilişkin konuları ele alış biçimi ve aktarışı son derece kendine özgü olmakla beraber, bugün hâlâ tartışılan konulara işaret edişi şaşkınlık vericidir.
Türkiye hakkında: “Türkische Frauen” (Türk Kadınları), “Nargileh, Türkische Skizzen und Novellen” (Nargile, Türk Skeçleri ve Kısa Hikâyeler), “Bosporuswellen” (İstanbul Boğazının Dalgaları) (roman), Die wirtschaftliche Bedeutung Palästinas als Teiles der Türkei, (Türkiye'nin Bir Parçası Olarak Filistin'in Ekonomik Önemi), Der Weltkrieg der Türkei, (Dünya Savaşında Türkiye), Die Ruine des Orients: Türkische Städtebilder (Türk Şehir Siluetinin Doğu Kaynakları) adında kitapları vardır.

Details
Lot: 2 » Book

Briefe über Zustände und Begebenheiten in der Türkei aus den Jahren 1835 bis 1839, HELMUTH [KARL BERNHARD] VON MOLTKE, (1800-1891), Mittler, Berlin, 1876.

Yayıncısının özgün cildinde, ilk sayfada okuyucu ismi ve kaşesi mevcuttur, 22x15 cm, Almanca, vi, [2], 431 sayfa, bir adet katlanır harita sayfası: v. Moltke's Reisen in Klein - Asien. (Moltke'nin Küçük Asya -Anadolu- Haritası). Türkçe’ye “Moltke’nin Türkiye Mektupları” olarak çevrilen eserin 1873 Berlin baskısı. Moltke’nin aile ve dostlarına Türkiye’den yolladığı mektupların bir araya toplanmasıyla meydana gelmiştir. Bu kitap, birkaç çeşit yazı birleştirilerek meydana getirilmiştir: Büyük bir kısmı Moltke’nin sahiden ailesine göndermiş olduğu mektuplardır. Bunlardan ilk bir buçuk seneninkilerinken çoğu annesine yazdıklarıdır. 6, 9, 13, 14, 17, 21, 22, 26 numaralıların böyle olduğu muhakkaktır. 27 Mayıs 1837’de annesi öldükten sonra Moltke’nin, mektuplarını babasına gönderdiği anlaşılmaktadır. Nizip savaşından sonraki mektubu bunlardan biridir. Fakat bu mektuplar aynı zamanda bütün soyu sopu içindi; elden ele geziyor, hepsi tarafından okunuyordu. Moltke, mektuplarını eseri için ana malzeme olarak kullanmış, fakat bunları bir bütün, edebî bir eser haline koymak için tam bir sanatçı gibi çalışmıştır. 30 Kasım 1835’te Yüzbaşı Moltke; Bükreş, Rusçuk ve Edirne üzerinden yaptığı çok çetin bir yolculuktan sonra İstanbul’a vardı. O sırada, (1808’den beri) memleketini her bakımdan zamanının gereklerine uydurmak isteyen Sultan II. Mahmut padişahtı. Birkaç yıl önce, 1826’da, artık işe yaramaz hale gelmiş olan yeniçerileri ortadan kaldırmış, yerine Avrupa usulleriyle yetiştirilmiş bir ordu kurmaya teşebbüs etmişti. Prusyalı yüzbaşı hiç düşünmediği, hatta başlangıçta istemediği halde, serasker ve nüfuz sahibi bir adam olan Mehmet Hüsrev Paşa tarafından Türkiye’de alıkonuldu. Aynı zamanda hizmete alınmış olan Prusya subaylarından von Bincke’nin dediği gibi: “Hüsrev Paşa, harp ilminin her alanında iyi yetişmiş subaylarla, o zamana kadar nizam-ı cedidi kurmada kendisine yardımcı olan aşağı tabakadan maceracılar arasındaki farkı görüyordu”. Türk hükümeti hemen Prusya’dan Moltke’yi, askerî öğretmen olarak istedi ve böylece Moltke kısa zaman için ayrılmış olduğu vatanını ancak dört sene sonra, 1839 yılı sonunda görebildi. Bu sürenin ilk iki yıl dört ayını İstanbul’da, nizamiye askerini yetiştirmek ve harita almakla geçirdi. Bu arada kısa veya uzun süren memuriyetlerle Çanakkale, Bulgaristan, Dobruca ve Tuna boyuna gitmiş, İzmir’e de kısa bir seyahat yapmıştır. 1838’de Anadolu’yu boydan boya geçerek Toros ordusuna katılma emrini aldı. Orada, Prusyalı istihkâm yüzbaşısı von Mühlbach’la birlikte Müşir Hafız Paşa’nın müşaviri olarak çalışacaktı. Moltke bir sene üç ay kadar zaman Fırat ve Dicle havzasından hemen hemen hiç ayrılmadı.
O vakte kadar âdeta meçhul olan bu bölgenin haritalarını düzeltti, Garzan askerî harekâtında bulundu, nihayet Nizip meydan savaşına katıldı. Eğer Hafız Mehmet Paşa, Moltke’nin ve öteki Prusya subaylarının tavsiyelerini dinlemiş olsaydı bu savaş belki kazanılabilirdi. Bütün eserde Moltke’nin yabancı bir memlekette ve yabancı bir millet içinde, ne kadar büyük bir gayretle, lisandan tutun da karışık siyasî duruma kadar her şeyi öğrenmek ve benimsemek için uğraştığı görülür.
Feldmareşal Helmuth von Moltke 1800 yılında Almanya’da doğdu; eski bir aristokrat aileye mensuptu. 1836-1939 yılları arasında gezmek üzere geldiği Türkiye’de askeri uzman ve danışman olarak kaldı. Başta İstanbul ve Boğaziçi olmak üzere birçok yerin haritasını yaptı. Osmanlı İmparatorluğu’nun birçok yerini gezdi, doğu illerinde küçük askeri hareketlere katıldı; Mısır ordusuyla Nizip’te yapılan ve bozgunla sonuçlanan savaşta aktif rol aldı, ama bütün çabalarına rağmen sonucu önleyemedi. 1858-1888 yılları arasında Prusya devleti genelkurmay başkanlığına atandı. 1891’de Berlin’de ölen Moltke, alışılagelmiş komutan tiplerinden fazla, bir bilgine benzerdi; çok az konuşur, gözlemlerinde yanılmaz ve bunları arı bir dile yansıtırdı.

Details
Lot: 3 » Book

FRANSIZ GAZETECİNİN GÖZÜNDEN BALKAN HARBİNDE EDİRNE: Journal du siege D'adrinople: İmpressions d'un Assiege, GUSTAVE CIRILLI, Librairie Chapelot, Paris, 1913.

Yayıncısının özgün kırmızı bez cildinde çok temiz durumda, 19x13 cm, Fransızca, viii, [2], 199 sayfa, on adet s/b fotoğraf sayfası. Balkan Harbi’nde Edirne kuşatması öncesinde, sırasında ve sonrasında orada bulunan ve kuşatmaya şahit olan Gustave Cirilli’nin Paris’te 1913 yılında basılan günlükleri, Edirne tarihi için mühim bir kaynaktır. Türklerin ve Türkiye’nin yanında yer alan Journal du Siege d’Andrinople adlı bu kitabın özgün Fransızca baskısı çok nadir bulunur. Cirilli’nin Edirne’de 1 Ekim 1912’de başlayan günlüğü 26 Mart 1913’te şehrin düşüşüne kadar devam ediyor. Kendi ifadesiyle “Gün be gün sınırın bu yakasında bizzat şahit olduğu ani değişiklikleri, gördüklerini ve yaşadıklarını, halkın endişelerini, çarpışmaları, Bulgar ordusunun saldırısını, Edirne’nin ilk günden son güne kuşatılmasını” not alıyor. Cirilli genel bir değerlendirme ve sonsöz ile kitabını bitiriyor. Gustave Cirilli’nin notları, günü gününe tutulduğu için birinci dereceden kaynak sayılabilir. Kitapta Türk halkının kuşatma karşısındaki tavrı, askerimizin ve kumandanların zafere olan inancı, Edirne’nin kuşatma günlerinde ve kuşatma sırasında çektiği sıkıntılar, Bulgarların acımasızlığı, yerli azınlıkların işbirlikçiliği, muharebenin yarattığı sefalet, açlık, hastalık ve acılar bütün çıplaklığıyla anlatılmış. Savaşın dehşeti hakkında yazarın şu ifadeleri ise çok manidar: “Ne yazık ki insan denen hayvan zincirlerinden çözüldü mü her türlü aşırılığı beklemek gerekir. Çünkü savaş bütün insanlık ilkelerinin tersine dönmesi demektir”. Kitapta ayrıca Edirne'nin işgal günlerine ait fotoğraflar bulunmaktadır; İşgal altındaki şehri aylarca savunan Şükrü Paşa, Konak meydanı, Edirne’nin İstanbul yolundan görünüşü, Selimiye camiinin bombalarla hasar görmüş hali, 17 Mart 1912’de şehre düşen bombaların bir hastanede yarattığı tahribat, Karaağaç’ta Kızılay’ın hastanesinde yaralı Türk askerleri, Tunca ırmağına terk edilen koleralılar. --Balkan Savaşları-İşgal-Edirne--

Details
Lot: 4 » Book

Yıldırım 1333 - 1334 Mecmua-i Askeriye Nüsha-i Askeriye Nüsha-i Fevkaladesi: Hüseyin Hüsnü Emir Paşa [Erkilet], (1883-1958), Matbaa-i Askeriye, İstanbul 1337(Hicrî) 1921(Milâdî).

Özgün karton kapağında, kapak sırtı tamir görmüş haliyle, harici temiz durumda, 24x16 cm, Osmanlıca, 14+365+9, biri katlanır iki s/b levha. Levhalarında eksik mevcut.
ÖZEGE; 23421 - TBTK; 10150. Birinci Dünya Harbi’nde Suriye-Filistin Cephesi’ndeki olayları, Türk-İngiliz
muharebelerini, .Yıldırım Ordular Grubunun kurulmasını, çalışmalarını ve TürkAlman ilişkilerini konu alan bu eser Hüseyin Hüsnü Emir (Tümgeneral Erkilet)
tarafından yazılmıştır.
Eserin yazarı Hüseyin Hüsnü Emir, Yıldırım Ordular Grubu karargâhında
kurmay başkan yardımcısı olarak görev yapmış ve daha sonra da Genelkurmay Harp Tarihi Kurulu (ATAŞE) Başkanlığı görevinde bulunmuştur.
Eser; Yıldırım Ordular Grubu ile ilgili belgelerin bir kısmı Suriye-Filistin cephelerinde geri çekilme harekâtı sırasında kaybolduğundan, bir kısmı da Almanlar tarafından Almanya’ya götürüldüğünden adı geçen cephedeki muharebelere ışık tutması amacıyla yazılmış ve Genelkurmay Harp Tarihi Kurulunun
“Harp Tarihi Özel Yayın Serisi”nin ilk eseri olarak 1922 yılında OsmanlIca olarak yayımlanmıştır. Suriye ve Filistin Cephesi ile ilgili olaylara birinci elden kaynak niteliğinde bir eser olması nedeniyle bugün de önemini muhafaza etmektedir. Günümüzde Yıldırım Ordular Grubu ile ilgili pek fazla eser bulunmaması nedeniyle de ayrı bir önem kazanmaktadır.
--Askeri Tarih--

Details
Lot: 10 » Dergi

Beyanül-Hak: Cemiyet-i İlmiye-i İslâmiyenin Nâşir-i Efkârıdır "Dini, İlmi, Siyasi, Edebi Haftalık Gazetedir" Birinci Sene 1. Cilt 1-26 Sayılar Sıralı, [22 Eylül 1324 - 16 Mart 1325], Sermuharrir: Mustafa Sabri, Bekir Efendi Matbaası, İstanbul.

Deri sırtlı bordo bez cildinde, cilt üzerinde kabartmalı olarak Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye arması ve arka kapakta desen mevcuttur, 28x20 cm, 918, [7] sayfa. Derginin her sayısı yaklaşık 16 sayfadır. Osmanlıca, d İstanbul’da 9 Ramazan 1326-24 Zilkade 1330 (5 Ekim 1908-4 Kasım 1912) tarihleri arasında 182 sayı yayımlanmıştır. Cem‘iyyet-i İlmiyye-i İslâmiyye’nin yayın organı olarak imtiyaz sahipliğini, Âyan Meclisi reisliği de yapmış olan Şehrî Ahmed (Râmiz) Efendi (sy. 1-43), İstanbul mebusu Nasuhefendizâde Mustafa Âsım (sy. 44-182); başyazarlığını Hürriyet ve İtilâf Fırkası liderlerinden Âyan âzalığı ve şeyhülislâmlık görevlerinde de bulunan Tokat mebusu Mustafa Sabri Efendi yapmıştır. Mesul müdürlüğünde ise Mehmed Fatin (sy. 1-25), Mimarzâde Mehmed Ali (sy. 26-43) ve Kilisli Muallim Mehmed Münir (sy. 44-182) bulunmuşlardır.

Gazetenin birinci sayısındaki “Beyânülhakk’ın Mesleği” başlıklı yazıda, “emir bi’l-ma‘rûf ve nehiy ani’l-münker” âyetinden (Âl-i İmrân 3/104, 114) yola çıkıldığı belirtilerek Meşrutiyet’in getirdiği hürriyet havası içinde, “İffet ü istikamet, hamiyyet, hemcinsine muavenet, sûret-i meşrûada hürriyet, ciddiyât ile ülfet, zulm ü istibdâda nefret, ulûm ve fünûna muhabbet gibi hissiyyât-ı fâzılayı ta‘mîme medâr olacak neşriyat ile millet-i necîbe-i Osmâniyye’nin seviyye-i fikriyyelerini yükseltmeye çalışacak ve bilhassa dîn-i İslâm’ın mâni-i terakkî olması gibi zunûn u tekavvülâtın butlânını bihavlihî teâlâ isbat edecektir” sözleriyle gazetenin tutacağı yol belirtilmiştir.

Gazetenin muhtevasını daha çok dinî, edebî, siyasî ve fennî konular oluşturmuş, bu konular için “makālât-ı dîniyye, ictimâiyye ve târîhiyye”, “kısm-ı edebî” ve “müteferrikat” bölümleri teşkil edilmiştir. Bütün yazılarda ilmî bakışın esas alındığı belirtilen gazetede çok sayıda dinî, tarihî ve sosyal konulu makale yanında genellikle İslâmî muhtevalı şiirlerden meydana gelen edebiyat bölümü de büyük bir yer tutmaktadır. “Müteferrikat” başlığı altında ise halkın dinî konulardaki şikâyetlerine, bunlara verilen cevaplara, gazete ile yazışan kişilerle açık haberleşmelere ve bazı hatırlatmalara yer verilmiştir.

Dinî konularla siyasî meselelerin bir arada yürütüldüğü gazetenin çoğu yazılarında âyet ve hadis yer aldığından her sayının ön sayfasına, “Ekseri makālâta âyet-i kerîme ve ehâdîs-i nebeviyye dercedilmiş bulunduğu nazar-ı i‘tibara alınarak riâyetsizlikte bulunulmaması rica olunur” uyarısı konulmuştur.

Gazetenin bütün sayılarında Meşrutiyet övülmüş, İttihat ve Terakkî Cemiyeti’ne olan bağlılık vurgulanmıştır.

Hürriyet ve İtilâf Fırkası’nın kuruluş beyannâmesinin 21 Kasım 1911’de hükümete sunulması gazetede “Hürriyet ve İtilâf Fırkası” başlığıyla duyurulmuş, Meşrutiyet’in varlığıyla gerçekten ihtiyaç duyulan şeylerden birinin böyle bir fırkanın kurulması, diğerinin ise hürriyet içinde birlik ve beraberlik olduğu belirtilmiştir. Bundan dolayı fırkanın kuruluşu takdirle karşılanmış ve başarılı olması dileğinde bulunulmuştur (sy. 137). Beyânülhakk’ın başyazarı Mustafa Sabri’nin Hürriyet ve İtilâf Fırkası kurucuları arasında yer alması, Cem‘iyyet-i İlmiyye-i İslâmiyye’nin politika yaptığı iddialarına yol açmış, buna karşı Ermenekli M. Saffet, “Îzâh-ı Hak ve Hakikat” başlıklı bir yazıda hiçbir siyasî fırka ile ilgileri bulunmadığını açıklamıştır (sy. 139). Gazetenin sonraki sayılarında da zaman zaman bu tür açıklamalara yer verilmiştir.

Bursa ve Kütahya’da bazı medreselerin yıkılıp satıldığı veya yerlerine dükkânlar yapıldığı şeklindeki bir haber Beyânülhak’ta “şeriatsızlık” yerine “kanunsuzluk” olarak izah edilmiş ve bundan dolayı da gazete 144. sayıdan sonra iki hafta süreyle kapatılmıştır. Yedinci cildin sonunda (sy. 182) sekizinci cilde başlanacağı belirtilmekle beraber gazetenin yayımına muhtemelen Balkan Harbi yüzünden son verilmiştir. Beyânülhak, 3’ten 34’e kadar olan sayılarında yirmi dört, 1 ve 2. sayılar da dahil olmak üzere 35. sayıdan itibaren on altı sayfa olarak çıkmıştır. İlk dört sayıda sayfalar kendi içinde, diğer sayılarda ise genel sayfa numarasıyla numaralanmıştır. Gazetenin tamamı 3192 sayfa, 182 sayı ve her biri yirmi altışar sayıdan oluşan yedi cilttir. Her cildin sonuna fihrist konulmuştur. Beyânülhak, ilk sayısı İstanbul’da Pangaltı Mekteb-i Harbiyye Matbaası’nda, son sayısı Tevsî-i Tıbâat Matbaası’nda olmak üzere on iki ayrı matbaada basılmıştır.

Gazetenin müderris, muallim, din adamı ve daha çok medrese talebelerinden meydana gelen yazı kadrosunda yer alan başlıca yazarları şunlardır: Abdülahad Dâvud, Abdullah Âtıf [Tüzüner], Ahmed Tâhir, Ali Zeki, Ali Tayyar, Ayıntablı Edib, Ahmed Şirânî, Ahmed Fâik, Hâfız Câfer, Hayret [Adanalı], Hüseyin Hâzım, İbn Hâzım Ferid, İbnülemin Ahmed Tevfik [İnal], İbnülemin Mahmud Kemal [İnal], Kilisli Mehmed Münir, Küçük Hamdi [Elmalılı], Kemâleddin Harpûtî, Mehmed Tâhir [Bursalı], Mehmed Âtıf, Mustafa Faki, M. Saffet, Mustafa Âsım, Mehmed Zeki, Mehmed Sâdık, Mehmed Hulûsi, Mehmed Vehbi [Konyalı], Mustafa Nuri, Mehmed Esad, Mehmed Ârif, Mustafa Sabri, Mehmed Fatin [Gökmen], Osman Nuri, Ömer Hayri, Ömer Nasuhi [Bilmen], Suudülmevlevî, Şevket Gavsi, Şükri, Bandırmalı Şerefeddin [Yaltkaya] ve Tâhirülmevlevî [Tâhir Olgun].

Details
Lot: 32 » Book

İLK BASKI / YAZARININ TEK ŞİİR KİTABI: Türkün şehnâmesinden, MİTHAT CEMÂL KUNTAY, (1885-1956), Tasvir Neşriyat, [İstanbul], 1945.

Yayıncısının özgün cildinde, çok temiz durumda, 18x12 cm, 143 sayfa. Roman, şiir, biyografi, tiyatro, antoloji, inceleme gibi farklı alanlarda çeşitli eserler ortaya koyan Mithat Cemal’in tek şiir kitabıdır. Yazarın edebiyatımızda tanınması ise 1908’den sonra kaleme aldığı şiirlerle olmuştur. Özellikle Mehmet Âkif’le birlikte yazdıkları “Acem Şâhı” ve tek başına yazdığı “Elhamra” adlı şiirler, Mithat Cemal’e ilk şöhreti getirmiştir. Mithat Cemal’in sanatında, Mehmet Âkif, Abdülhak Hâmid ve Namık Kemal’in büyük etkileri vardır. Bu etkiyi eserlerinde dâima hissederiz. İşlediği konular ve kullandığı üslûp bakımından bu sanatçıları hatırlatır. Özellikle onun için hem arkadaş, hem öğretmen konumunda olan Mehmet Âkif’in, hayatında ayrı bir yeri vardır. Âkif’e sonsuz hayranlık duyan Mithat Cemal, gençliğinde onun çevresinde yetişmiştir. Yazar bunun bir sonucu olarak, Sırât-ı Müstakîm ve Tercümân-ı Hakîkat gibi dergi ve gazetelerde yazdığı yazılarla adını duyurmaya başlamış, daha çok kahramanlık ve vatan sevgisi temalarını işleyen şiirleriyle tanınmıştır. Aruz veznini kullanan ve aruzun son temsilcilerinden sayılan Mithat Cemal’in tarihî ve içtimaî konulu şiirlerinde Mehmed Âkif ile Yahya Kemal’in, epik şiirlerinde ise Abdülhak Hâmid’in etkisi görülür. Tarih sevgisi, geçmişin büyüklüğü ve güzel tarafları onun konuları arasında ilk sırada yer alır. --Türk Edebiyatı--Milli Edebiyat--Şiir---

Details
Lot: 40 » Book

Ziya Gökalp'in neşredilmemiş yedi eseri ve âile mektupları, ALİ NÜZHET GÖKSEL, (1897-1961), Işıl Matbaası, İstanbul, 1956.

Özgün karton kapağında, kapak sırtı yıpranmış, harici temiz durumda, 24x16 cm, 79 sayfa, çok sayıda s/b fotoğraf, Osmanlıca tıpkıbasım sayfalar. Ali Nüzhet Göksel: "Ziya Gökalp’in neşredilmemiş yedi eseri ve aile mektupları" adlı kitabının başında, Gökalp’ın ölümünün 32’inci yılında neden hala yeni harflere çevrilmiş bir külliyatının basılamadığını anlatmaktadır.
Bu kitapta; Gökalp'ın başlayıp da tamamlayamadığı yedi eseriyle Malta’dan eşine ve kızlarına gönderdiği mektuplar vardır.
Gökalp'ın 1919-21 yıllan arasında Malta’da sürgünken yazdığı bu mektuplar cana yakın ve samimi bir üslupla yazılmıştır. Bu mektuplar Gökalp'ın bilinmeyen bir tarafını açığa vurmaktadır; aile ocağına, eşine çocuklarına ne taşkın bir sevgiyle bağlı Ziya Gökalp’i. . Diğer yazılara gelince: İlki "Aşiretler Nizamnamesi layihası müsveddesi" adını taşımaktadır. Bu yazının aslı Diyarbakır’da kurulan "Ziya Gökalp Müzesi’ndedir. "Felsefe Dersleri" adını taşıyan ikinci yazı Diyarbakır Öğretmen okulunda okuttuğu derslerinin ilkidir. Gökalp bu kitabını tamamlayamamıştır. Üçüncüsü, Aile Hukukuyla ilgili bir diyalogdur. Bu diyalogun ilk sahifesi ve yedincisi kaybolmuş. Dördüncüsü "Diyarbakır Aşiretleri" adını taşıyor. Gökalp bu dikkate değer incelemesinde "Aşiret" in bize çok şahsi görünen bir tanımını yapmakta, Fransızcada bu anlamda bir terimin bulunmadığına işaret etmekte, sonra da Cahiliyet devrindeki Arap aşiretleriyle Roma ve Yunan toplumlarını karşılaştırarak ikisi arasındaki paralelliği belirtmektedir. Beşinci yazı Güzel Türkçenin sarfına, altıncısı 1923 yılında Liseler için hazırladığı "Muhtasar İçtimaiyat" kitabının ilk dersine, yedincisi de 1924 yılında kaleme aldığı "Türk Kamus"ından bir kaç sahifeye aittir. Gökalp'ın vakitsiz ölümü yüzünden bu kitaplar hep böyle başlangıç halinde kalınıştır. Kitabın son kısmında Ziya Gökalp’a ait dört vesika; 1. Ziya Gökalp’in resmî hâl tercümesi, 2. Ziya Gökalp’in İdadî Tasdiknamesi, 3. İttihad ve Terakki Cemiyeti Müfettişi Ziya Bey’e merkezin yazısı, 4. Ziya Bey’in Diyarbakır Maarif Müfettişliği Beraat Mazbatası.

Details
Lot: 47 » Book

KEMALİZM BAŞLIKLI İLK KİTAP / TÜRK İNKILÂBININ RUHUNA VERİLEN İSİM: Kemalizm, TEKİN ALP [MOİZ KOHEN], (1883-1961), Cumhuriyet Gazete ve Matbaası, İstanbul, 1936.

Özgün karton kapağında, kapağı yıpranmış, harici temiz durumda, 21x14 cm, [2], v, [3], 347, x sayfa, çok sayıda s/b fotoğraf. Eser Franszı Parlementosu Reisi Édouard Herriot'un ve Profesör Dr. Fuad Köprülü'nün ön sözü ile başlar. Kemalizm Türk cumhuriyetçiliğinin resmi adıdır ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün özel rolüne atıfta bulunur. 1930’lar bu özel rolün ideolojik bir metne dönüştürülmesine tanıklık eder. 1931’de toplanan CHP üçüncü kongresinde Kemalizm "Altı Ok" diye bilinen bir ilkeler bütünü halinde açıklanır, bir yıl sonra Kadro dergisi Kemalizmi ideolojik bir formata kavuşturmak için yayınlanmaya başlar. Bu kurumsal çabaların yanısıra tek tek yazarların da Kemalizmi hem açıklamak hem savunmak için kitapları yayınlanır. Bunlardan biri 1936’da basılan Kemalizm’dir . Bu aynı zamanda Kemalizm başlıklı ilk kitaptır. Yazarı Tekin Alp’dir. Tekin Alp’in ilk ismi Moiz Kohen’dir. Bir Osmanlı Yahudisi olarak 1883’de Serez’de doğan Moiz Kohen, Selanik’de içlerinde Ziya Gökalp’in de bulunduğu ittihatçı çevre ile arkadaşlık kurmuş ve bu ilişki, hayatının sonuna kadar belirleyici olmuştur. Nitekim Moiz Kohen’in Tekin Alp’e dönüşerek Türkleşmesi de bunun bir göstergesidir. Tekin Alp İkinci Meşrutiyet döneminde (1908-1918) Türkçülüğü entelektüel açıdan desteklemek için faaliyetlerde bulunmuştur. 1923’de Türkiye Cumhuriyetinin ilanıyla başlayan dönemde ise, Tekin Alp kemalisttir. Kemalizm’i yayınlamasını da bu kimliğin bir yansıması saymak gerekir. Kemalizm (İstanbul: Cumhuriyet matbaası,1936) bir çok bakımdan önemlidir. İlkin konjonktürel değeri; dönemin havasını yansıtan, kemalizme ilişkin tartışmaları aktaran yönü önemlidir. Milliyetçilik, liberalizm ve laiklik etrafında T.Alp’in yürüttüğü tartışmalar da Kemalizmin ideolojik açılımlarını izlemeyi mümkün kılmaktadır.

Details
previous
Go to Page: / 4
next