• Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

SAHAF'TAN KİTAPLAR

ÖNEMLİ DUYURU:

147 adet değerli sahafiye ve nadir kitabın bir arada olduğu müzayedemizdeki ürünlere 03.05.2023 ÇARŞAMBA günü saat 20:00'a kadar internet sitemiz üzerinden pey verebilirsiniz. Aynı tarihte 20:02 itibariyle canlı müzayedemiz başlayacaktır.

!!! ÖNEMLİ !!! Komisyon oranı %20'dir. ÖDEME SÜRESİ MÜZAYEDE BİTİMİNDEN SONRA 7 İŞ GÜNÜDÜR.

Komisyon ya da vergi tutarları ile alakalı iadeler kesinlikle kabul edilmeyecektir, kuralların tamamı okunmuş kabul edilir.

Lot: 65 » Kitap

ANADOLU HIRİSTİYANLIĞI / SÜRYANİ EFREM'İN HAYATI ERMENİ LİTERATÜRÜNDE / KUDÜS BASKISI: ԳԻՐԲ ԸՂՕԹԻՑ: ԱՍԱՑԵԱԼ ՍՐԲՈՅՆ ԵՓՐԵՄԻ ԽՈԻՐԻՆ ԱՍՈՐԻՈՅ (Girb Yghotits’: Asats'eal Srboyn Yep'remi Khoirin Asoriouy) [= Yaban Diyarlardan Gelen: Süryani Efrem'in Kutsal Çobanı Hakkında], Jerusalem (Kudüs Baskısı), 1865.

Yayıncısının özgün deri sırtlı ve Ermenice klişeli dönem cildinde, temiz durumda, 16 x 9 cm, Ermenice, [6], 392 sayfa. Erken dönem Kudüs baskısı Ermeniceler son derece nadirdir. Kitap Süryani Efrem'in yaşamı ile ilgili yorumların Ermenice edisyonudur. Suriyeli Efrem, Nusaybinli Efrem ya da Süryani Efrem (d. 306, Nusaybin, (Nisibe) - 9 Haziran 373, Urfa), Suriyeli diyakon, din öğretmeni, mistik ve Kutsal Kitap yorumcu. Aziz olarak hürmet gösterilir, 1920 yılından itibaren Katolik kilisesi tarafından Kilise Doktoru olarak tanınmaktadır. Yortusu 18 Hazırandır (Batı Kilisesi) ve 28 Ocaktır (Doğu Kilisesi). Efrem çeşitli ilahiler, şiirler ve vaazlar yazmış, bir yorumlama kitabını da kaleme alarak İznik ortodoksluğunu savunmuştur. Onun tarafından yazılmış dört yüzden fazla ilahi korunmuştur. İlahileri İncil kaynaklarından, popüler geleneklerden ve diğer din ve felsefelerden alınmış zengin bir görselliğe sahiptirler.

Özellikle etkili olmuş olanlar Sapkınlıklara Karşı İlahiler’dir. Efrem kendi cemaatini, erken Kilise'yi bölme riskini taşıyan sapkınlıklara karşı uyarmak için bu ilahileri kullanmıştır. Sapkınlıklara Karşı İlahiler’de renkli metaforlarla Mesih’in enkarnasyonu tam olarak insan ve tam olarak ilahi biçimde betimlenmiştir. Efrem Mesih’in insan ve ilahi birliğinin barışı, mükemmelliği ve kurtuluşu temsil ettiğini savunmuştur.

Efrem’e çoğunlukla daha sonraki yüzyıllarda Süryani Hristiyan geleneğinin eğitim merkezi haline gelen Edessa’nın (Urfa) Yorumcu Okulu'nun kuruculuğu atfedilmektedir.

Çoğu döneminin Hristiyan yazarı gibi, ölümü bedenin dirilişine kadar ruhun girdiği bir çeşit uyku olarak görmüştür. Bakire Meryem’e büyük bir bağlılığı vardı ve Meryem’in dünyaya günahsız geldiğine inanmaktaydı, bu inancın dogma haline gelmesi ancak 19. yüzyılda olmuştur.

Efrem eserlerini sadece orta Aramice’nin bir diyalektiği olan Süryanice’de yazmıştır, Bazı eserleri günümüze sadece çeviri olarak ulaşmıştır (ağırlıklı olarak Ermenice).

Detaylar
Lot: 71 » El yazması

EL YAZMASI BULUNMAZ BİR KAYNAK KİTAP: Osmanlı Sadrazamları ile ilgili kronolojik ve biyografik el yazması çalışma

Osmanlı Devleti’nin Sadrazamlarını isimleri, hangi millete tâbi oldukları, hangi padişah zamanında görevde bulundukları ve tarihleri, ne zaman ve nasıl öldükleri, kullanılan kaynaklar da belirtilerek hazırlanan el yazması kronolojik çalışmalardır. Birinci defterde; İlk Osmanlı Sadrazamı Alaeddin Paşa’dan 215. Osmanlı Sadrazamı Ahmet Tevfik Paşa’ya kadar kronolojik liste yapılmıştır. Liste de hangi padişah döneminde ve hangi yıllarda görevde bulundukları miladi tarihle yazılmıştır. İkinci Defterde; yine benzer bir çalışma ile sadrazamların nasıl öldükleri, hangi kaynaklardan yararlanıldığı da yazılarak listelenmiştir. Liste 10. Sadrazam Bayezid Paşa’dan başlar 214. Talat Paşa’da sona erer, listede bazı kişilerde bilgilerin eksik olduğu görülür. Üçüncü Defterde; başta bir fihrist bölümü vardır ardından sadrazamların listesi gelmektedir her sayfada bir isim olmak üzere sadrazam, nasıl ve ne zaman öldüğü ve yararlanılan tarihi kaynaklar listelenmiştir. Yararlanılan kaynaklar arasında Büyük Larousse, Meydan Larousse, İslam Ansiklopedisi, Hayat Ansiklopedisi, Naima Tarihi, Hayat Tarih Mecmuası, Resimli Tarih taranmış, notlar alınmıştır, bazı defterlerde notların alındığı tarihler de yazmaktadır. Dördüncü Defterde; biyografiler el ile yazılmıştır, defterin cildi mevcut değildir. Bu çalışmalar 1960 ve 1970'li yıllarda yapılmıştır.
22x17 cm, 4 adet el yazması.

Detaylar
Lot: 72 » Kitap

OSMANLI KÂRİLERİNİN ELİNDEN DÜŞMEYEN ERKEN DÖNEM HALK KİTAPLARINDAN: [Taşbaskı] Envârü'l aşıkîn, YAZICIZÂDE MEHMED, (?-1451), Tab'hane-i Amire, İstanbul, AH 1278 [1862].

Orijinal deri cildinde, gofreli cilt süslemeli, cildi ve sayfa kenarları yıpranmış haliyle, 24x17 cm, [4], 462 sayfa, Osmanlıca. Envârü'l aşıkîn, Kitab-ı envârü'l aşıkîn, Yazıcızâde Mehmed (Çeviren: Yazıcızade Ahmed Bican), İstanbul, 1278 (Hicri), 1856 (Miladi), Tab'hane-i Amire, 462+3, Taş Baskı, ÖZEGE; 4979. Ahmed Bîcan’ın (ö. 870/1466’dan sonra) Anadolu’da müslüman-Türk kimliğinin şekillenmesinde etkili olmuş dinî-didaktik eseri. Müellif eserin yazılış sebebini açıkladığı bölümde, ağabeyi Yazıcıoğlu Mehmed’e bu fâni dünyada adının hayırla anılmasına vesile olacak bir eser yazmasını tavsiye ettiğini, onun da her bölümü bir namaz vaktine işaret olmak üzere beş “megārib”e ayrılan Meġāribü’z-zamân li-ġurûbi’l-eşyâʾ fi’l-ʿayn ve’l-ʿıyân adlı bir eser yazdığını ve kendisinden bu eseri Türkçe’ye çevirmesini istediğini söyler. Ahmed Bîcan, muhtevasını yer yer genişletmek suretiyle nesir olarak Türkçe’ye çevirdiği ve Envârü’l-âşıkīn adını verdiği bu eserle Yazıcıoğlu Mehmed’in Muhammediyye adlı manzum eserinin kaynağının Meġāribü’z-zamân olduğunu belirtir. Zâhir ve bâtın ilimlerine ait çeşitli konuları âyet ve hadislere, diğer kutsal kitaplara ve çeşitli eserlerden derlediği bilgilere dayanarak açıkladığını söyleyen Ahmed Bîcan daha önce yazılan kitapların çoğunlukla Arapça olduğunu, kendisinin bu eseri Türkçe hazırlamakla halkın da ondan faydalanması amacını güttüğünü anlatır. kaynak: İslam Ansiklopedisi

Detaylar
Lot: 75 » Kitap

[YAZARINDAN İTHAFLI-İMZALI] 1918-1923 İstiklâl Savaşının vesika ve resimleri İnönü, Sakarya, Dumlupınar zaferlerini sağlayan İnebolu ve Kastamonu havalisi deniz ve kara harekâtı ve hatıralar, NURETTİN PEKER, Gün Basımevi, İstanbul, 1955

Yayıncısının özgün cildinde, temiz durumda, künye sayfasında "Milletimizin seçgin evlâdı, matbuatımızın değerli üstadı Muhterem Ulumaya, sağlık ve başarı dileklerimle. N. Peker 28.5.1957 Yıldız" ibaresiyle ithaflı ve imzalıdır. 24x18 cm, 522 sayfa, çok sayıda s/b fotoğraflar. Ön söz Tarihten ibret almadığımız içün o bizden intikamını almış ve milletimizi İstiklâl savaşı gibi eşsiz bir boğuşmaya ve yeniden bir tarih yazmağa mecbur etmiştir.
İstiklâl savaşında kuvvetli ve zaif taraflarımız olmuştur. İmân ve zaferlerle dolu kuvvetli taraflarımızı övünerek gençliğe anlatır parlak örnekler verirken eksik ve yanlışlarla dolu zayıf taraflarımızı da üzülerek gençliğe bildirmek suretiyle ibret dersi vermeği milli bir borç bildim.
Bunun içün kurtuluş savaşımızın yarın topluca bir tarihi yazılırken ona faydası olur düşüncesiyle Kastamonu Havalisini dolaştığım otuz sene zarfında Resim ve vesikalar toplamış, ayrıca o günleri yaşamış vazifeli ve alakalıların hatıralarını almış ve 1/Mayıs/1951 de emekliye ayrıldıktan sonra işe devam ederek Kastamonu Valisi Nurettin Aynuksa ve Askerlik Dairesi Başkanı Albay Muhib Cantmaz'ın izinleriyle rutubetli mahzenlerde yaptığım yıpratıcı araştırmalar sonunda elime geçen vesikalardan başka aşağıda adları geçen eserlerle, arayup bulabildiğim zevatın şahsen verdikleri bilgi ve hatıralarıda derleyüp tarih sirasiyle birleştirerek İstiklâl Savaşında genel durum ile İnebolu ve Kastamonu Havalisi'nin yararlıklarını belirten bu kitabı yazdım. Ve takım, Bölük kumandanlıklariyle katıldığım Balkan, Birinci Dünya, ve İstiklâl savaşlarından sonra Kastamonu Vilayetinde idare amir ve memurluklariyle geçen hepsi kırk küsür senelik yurd hizmetime ek olarak bu eseri de katmayı istedim
Nurettin Peker

Detaylar
Lot: 77 » Kitap

Osmanlı muahedeleri ve kapitülâsyonlar: 1300-1920 ve Lozan muahedesin 24 Temmuz 1923, REŞAT EKREM [KOÇU], (1905-1975), Muallim Ahmet Halit Kitaphanesi, İstanbul, 1934

Yayıncısının özgün bez cildinde, cildi yıpranmış, iç sayfalar temiz durumdadır, ilk sayfada Beyoğlu Ortaokulu kütüphane kaşesi mevcuttur. 25x18 cm, 482, [6] sayfa.

Osmanlı muahedelerini kronolojik bir tasnif ile toplıyan ve gösteren Türkçe olarak bir tek eser bile yoktur. Tercümanı Hakikat tarafından neşredilen beş ciltlik Mecmuai Muahedatta, Baron de Testa'nın Osmanlı muahedeleri mecmuasini takliden, muahedeler devletlerin isimlerine göre toplanmıştır. Herhangibir tarihî mütalea esnasında, Baron de Testa’ya müracaat ettiğimiz zaman tesadüf olunan müşkülât, burada aynen karşımıza çıkmaktadır. Osmanlı muahedeleri, kronolojik bir tasnif ile, dört cilt üzerine, Gabriel efendi Noradunkiyan tarafından, fakat Fransızca olarak neşredilmiştir. Muahedelerin metinleri, Testa'da, Noradunkiyan ve Mecmuai Muahedatta ve nihayet Testa ile Noradunkiyanın menbalarında mevcut olduğundan, ben, bu kitapta, Osmanlı muahedelerinin metinlerini değil, bir Osmanlı tarihi mütaleasında lüzumu olabilecek kronolojik bir listesini ve metinlerinin hulâsalarını topladım.
Muahedelerin aktini icap ettiren tarihî hâdiselere dair de bir takım notlar ilâve ettim.

R. E.

İstanbul Ansiklopedisi'nin ünlü yazarı Koçu'dan son derece yetkin bir tarihî kaynak...

Detaylar
Lot: 78 » Kitap

[Cemal Nadir Kapak Çizimli Tarih Romanı] Türk korsanları, ABDULLAH ZİYA, Muallim Ahmet Halit Kitaphanesi, İstanbul, 1931

Sonradan yapılmış ve orijinal karton kapağı cilt üzerine giydirilmiş kırmızı cilt içerisinde, sayfa kenarları ve cildinde yıpranmalar mevcuttur, kapak çizimi Cemal Nadir tarafından yapılmıştır, iç sayfalarda çok sayıda çizim görsel bulunmaktadır. 28x21 cm, 269, [4] sayfa, çok sayıda s/b görseller. Abdullah Ziya Kozanoğlu (d. 16 Ocak 1906 / ö. 29 Mart 1966) Yazar, Mimar, Müteahhit, Ressam, Gazeteci
Abdullah Ziya Kozanoğlu, tarihî roman yazarlığı ile öne çıkar. Roman, Abdullah Ziya için bir araç olup, yazarın esas amacı, eserleriyle Türk insanına millî şuuru aşılamaktır. Yazarın roman kahramanları, bu nedenle millî özellikler ile doludur. Kendi millî kimliklerini her şeyin üzerinde tutan kahramanlar, güzel vasıflarla ve doğruluk, yardımseverlik, dürüstlük vb. gibi erdemlerle donatılmışlar, halka hizmet etmek için çalışmaktadırlar, bir diğer deyişle âdeta hayatlarını millete hizmete vakfetmişlerdir (Metin 2007). Ulusalcı bir yazar olan Kozanoğlu, 1930’larda oluşturulan ve Türklerin Osmanlı ve Selçuklu’dan önceki Orta Asya kökenine işaret eden Türk Tarih Tezi gündeme henüz gelmeden önce, Orta Asya’dan Avrupa’ya uzanan bir tarih hayalini popüler roman diliyle canlandırmıştır. Bu anlayışın, yazarın eserlerindeki mekân ve kahramanları olduğu kadar konu seçimini de etkilediği görülmektedir. Kozanoğlu, Cumhuriyet’in ve inkılâpların iyi bir savunucusu olmakla birlikte, ümmet anlayışından millet anlayışına geçmeye çalışan topluma eserleri ile millet olma şuurunu aşılamaya çalışmaktadır (Angın 2017). Eserlerinden hareketle Osmanlı Devleti'ni ve onun mirasını reddeden Kozanoğlu, bazı tarihsel gerçekleri çarpıtması ya da olduğundan farklı göstermeye çalışmasından ötürü edebiyat ve sanat camiasından çok eleştiri toplamıştır.

Detaylar
Lot: 79 » Kitap

TÜRK HAT SANATININ USTASININ KLASİK BİYOGRAFİSİ: Şeyh Hamdullah, MELEK CELÂL [SOFU], (1896-1976), Kenan Matbaası, İstanbul, 1948.

Özgün karton kapağında, çok temiz durumda, kapak üzeri altın yaldızlı kabartmalı, 25x17 cm, 15 + 60 fotoğraflı sayfa, üç adet katlanır sayfa, s/b çok sayıda fotoğraf ve resim mevcuttur. Melek Celal (Sofu) (d. 1896 İstanbul- ö. 1976, Münih) Türk ressam, heykeltıraş, yazardır.
Türk işlemeleri ve eski yazı ustaları hakkındaki kitapları onun sanat dünyasına yaptığı en büyük katkı kabul edilir[4] Şeyh Hamdullah ve Hattat Kâmil Akdik hakkında yazılmış iki kitabı ile Türk el islemeleri hakkında bir incelemesi vardır. Topkapı Müzesi hakkında Fransızca olarak bir eser hazırlamıştır. Tuğrakeş İsmail Hakkı Altınbezer ile Bahaettin Tokatlıoğlu ve Necmettin Okyay’a ait iki kitap hazırlamış ancak yayımlamaya fırsat bulamamıştır. Celal Esad Arseven onu “empresyonist eğilimli realist bir sanatçı” olarak tanımlar. Heykel alanındaki çalışmaları arasında Polonyalı ressam ve heykeltıraş Bilinsky Büstü, Moda’daki komşusu olan Saliha Cimcoz büstü ve oğlu Ziya Sofu büstü” vardır. Pek çok karma sergiye katılan Melek Hanım, 1964’te Münih’te bir kişisel sergi düzenlemiştir.
Çok değerli bir Türk işlemeleri koleksiyonuna sahiptir. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde ve Rezan Has Müzesi'nde eserleri bulunur. Özel mektup ve fotoğrafları Doğan Paksoy koleksiyonundadır.
--Türk Hat Sanatı- sülüs-nesih---

Detaylar
Lot: 80 » Kitap

TÜRK DİLİNE BAKIŞLAR: Kitâb al-idrâk li-lisân al-atrak, ABÛ HAYYAN [AL-GARNATÎ], (1256-1344), Haz: Ahmet Caferoğlu, (1899-1975), Evkâf Matbaası, İstanbul, 1931.

Dönem cildinde, çok temiz durumda, 24x18 cm, Türkçe (Latin harfli) ve Arapça, [xv], [2], 186, [2], 158 sayfa, Arapça bölümü mevcuttur. Başlangıçta Kıpçaklar’ın, daha sonra göçlerle Türkmen unsurların yoğun biçimde yaşadığı Memlük Devleti’nde iktidarı elinde bulunduran unsur Türk olduğu için Memlük sarayı Türkçe’nin edebî bir dil olarak geliştiği merkezlerden biri haline gelmiştir. Türkçe’nin yönetici sınıfın dili olmasının doğurduğu ihtiyaçlar ve Memlük Devleti’nin kültür politikalarının sonucunda bu merkezde Türk dilinde telif ya da tercüme edebî, dinî ve ilmî eserler verilmiş, çeşitli sözlük ve dil bilgisi kitapları hazırlanmıştır. Ebû Hayyân’ın, tam adı Kitâbü’l-İdrâk li-lisâni’l-Etrâk olan eseri bu yolda yapılan çalışmaların başta gelenlerindendir. Kitâbü’l-İdrâk daha önce telif edilmiş, kelime listelerinden ibaret bazı eserlerden farklı olarak Mısır’da konuşulan Türkçe’nin teorik gramerini ortaya koyan, günümüze kadar gelmiş en eski tarihli eserdir. Kitâbü’l-İdrâk Türkçe-Arapça sözlük ve dil bilgisi olmak üzere iki bölümden oluşur. Müellifin eserinde “Türkî” olarak adlandırdığı bu dil Oğuz özellikleri taşıyan bir Kıpçak diyalektidir. Kelime başındaki y-/c- nöbetleşmesinde y- fonemi tarafında olmakla Batı Kıpçak ağızları arasında bulunur. Kitâbü’l-İdrâk’in günümüze ulaşan iki nüshası bilinmektedir. Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ndeki nüsha (Veliyyüddin Efendi, nr. 2896) Kilisli Rifat Bilge ve Veled Çelebi İzbudak tarafından alfabetik bir sözlük halinde yayımlanmıştır (el-İdrâk Hâşiyesi, İstanbul 1936).

Detaylar
Lot: 93 » Kitap

İstanbul Müzeleri: Resimli Ayasofya klavuzu, İSTANBUL MÜZELERİ GENEL DİREKTÖRLÜĞÜ,

Özgün karton kapağında, ilk ve son kapakta yıpranmalar mevcuttur harici temiz durumda, 18x14 cm, 26+22, vi, sayfa, iki adet katlanır plan. Dini ödevine son verilerek İstanbul Arkeologya Müzeleri Genel Direktörlüğüne bağlanan Aysofya, 1 Şubat 1935 tarihinden itibaren Bizans Müzesi olarak halka açılmıştır.
Binanın içinde yer yer meydana çıkarılan mozaikler, bu anıdın değerini artırdığı gibi dışda atrium kısmında metodik bir surette yapılan ve henüz sonu alınmıyan araşdırma ve hafriyatta eski Ayasofya yapısına aid ve ağırlıkları tonlara varan mimarî parçalar da bulunmakta dır. Bu araşdırmalar, daha şimdiden bağçede bir açık müze tesis edilebilecek kadar verimli olmuştur denilebilir.
Son günlerde nartexin onarımı bitmiş olduğundan şehir içinde bulunan veya metodik bir şekilde yapılan ve yapılacak arkeologik araştırmalarda çıkacak olan izerler de buraya yerleştirilecektir.
Yüce Kamâl Atatürkün ışıklı irşadlarile layik Cümhuriyetimizin büyük ve verimli işleri arasında yer bulan bu tarihsel anıdın yakın bir çağda herkes ve bilhassa Bizantin izerleri âlimleri için değerli ve olgun bir müze haline geleceği koşkusuzdır.
Bina hakkında oldukça toplu bilgileri birleştiren bu ilk klavuzun sonuna meraklı okuyucular için faydalı olur düşüncesile bir de bibliografia eklenmiştir.
İstanbul Müzeleri Genel Direktörlüğü

Detaylar
Lot: 97 » Kitap

KÖY TEMALI İLK ESER - NOVELLA: Karabibik, NABİZÂDE NÂZIM (1862-1893), Vakit Matbaası, İstanbul, 1944.

Özgün karton kapağında çok temiz durumda, sayfa formaları açılmamıştır, 20x14 cm, 40 sayfa. İstanbul Nişantaşı'nda doğdu. Asıl adı Ahmet Nazım'dır. Çok küçük yaşta annesini kaybetti. Beyoğlu'nda mahalle mektebinde eğitimine başladı. Üvey annesini de kaybedince çok sıkıntılı bir hayatın içinde kaldı. İlköğrenimine Tophane'deki Sıbyan Mektedi'nde başlayan Nabizade, Fevziye Rüştiyesi ve Beşiktaş Askerî Rüştiyesinde okudu (1876). İlk edebiyat zevkini bu okulda Farsça hocası olan Muallim Cudî'den almıştır. İki yıl sonra Mühendishane-i Berrî-i Hümayun İdadisi'ne girdi. Buradan topçu teğmeni olarak mezun oldu. 1886'da Mekteb-i Hayriye-i Şahane'yi yüzbaşı rütbesiyle tamamladı Harp Akademisi'nde matematik, istihkâm ve topografya dersleri verdi. 1889'da kolağası rütbesini aldı. Ekim 1889-Mart 1890 tarihleri arasında arazi haritalarını çizmek için Kaş'a görevlendirildi. Ardından Suriye'ye gönderildi. 1890 yılında Ravi takma adını kullanarak Ahmet Mithat ile Tercüman-ı Hakikat'te romancılık üzerine bir tartışmaya girişti. 1891'de Manastır'da Üçüncü Ordu'ya bağlı Redif Fırkası'nda görev yaptı. İstanbul'a dönüşünde dördüncü dereceden Mecidî nişanı ile ödüllendirildi. Yine bu yılda Ayşe Naciye Hanım'la evlendi. Ancak kısa bir süre sonra yakalandığı kemik veremi hastalığından kurtulamayarak 5 Ağustos 1893'te öldü.
Nabizade'nin realist/natüralist çizgideki en önemli iki hikâyesi Karabibik ve Seyyie-i Tesamüh'tür. Bilindiği gibi Karabibik'in önsözünde eserin bu yolda yazıldığı bizzat yazarı tarafından söylenmiştir. Bu önsözde kendi duygu ve düşüncelerini katmamanın romancının asıl vazifesi olduğunu söyleyen Nabizade, her iki eserde de bu fikri başarıyla uygulamıştır. Kaş'ta görev yaptığı sıradaki gözlemleri sonucu kaleme aldığını düşündüğümüz Karabibik'te köy hayatı, insanları gibi oldukça sade bir kurguyla anlatılır. Eser, Ahmet Mithat Efendi'yle yaptığı bir tartışmada, yazarın romanın geçtiği yerleri gezip görmesi gerektiği düşüncesinin bir örneğidir. Hikâyenin kahramanı olan Karabibik, oldukça zorlu hayat şartları içinde yaşamasına rağmen, eserin sonunda gerçekleştirmeyi amaçladığı iki şeyi [Bir çift öküz almak ve çirkin kızı Huri'yi evlendirmek] başarmış mutlu bir adamdır.

Detaylar
Lot: 98 » Kitap

İLK BASKI / HİKÂYELER: Mesut insanlar fotoğrafhanesi, ZİYA OSMAN SABA (1910-1957), Varlık Yayınları, İstanbul, 1952.

Özgün karton kapağında çok temiz durumda, 17x12 cm, 110 sayfa. Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi Saba’nın dokuz anı-öyküsünden oluşur. Bu öykülerde Saba kendi hayatından yola çıkmakla birlikte hayata dair dikkatiyle, küçük şeyleri, her türlü ayrıntıyı fark etmesiyle, bütün bu şeyleri âdeta bir müzik parçasının notaları gibi birbirine bağlı, birbirini tamamlayan ve ahenkli bir şekilde sunuşuyla etkileyicidir. Edebiyatımızın değeri pek bilinmemiş bu güçlü kalemi, bize İkinci Dünya Savaşı yıllarının ve ertesinin İstanbul’undan hayat tasvirleri sunarken kendi hayatından ve bireye dair yaşantılardan yola çıkar. Bireye bir toplumun parçası olduğu dikkatiyle bakar. Ev ve aile yaşantısı, mahalle, arkadaşlık ilişkileri, kadınlarla ilişkiler, çocukluk anıları, anne, baba, çocuk, insan sevgisi öykülerinde ele aldığı başlıca temalardır. Mesut insanlardan mesut olamamışlara, mesut olup saadetini kaybetmişlere, kurban bayramında kurban edilmek üzere bahçede beslenen kuzudan, bulunduğu evin yeni sakinlerinin taşınırken sökmediği kapı arkası çivisine kadar herkes ve her şey onun ilgisine, sevgisine ve empatisine mazhar olur. Gözlemleriyle dikkat çekici derecede ayrıntıcı olan yazar, bütün bunları insan sevgisi, sükûnet, tevekkül ve empatinin damgasını vurduğu bir bakış açısıyla ele alır. Öyküleri anlatım açısından daha çok hatırlamaya dayalıdır, sanki kayıp gitmiş mesut bir zaman parçasının arayışındadır yazar. Kitaba adını veren öyküde kaybolup gitmiş saadet zamanlarının özlemi vardır. Etrafında daha çok aile ile simgeleşen bir saadet varken kendisi yalnızdır. Böylece aile hayatına düşkünlüğüne ve insanseverliğine rağmen edebiyatımıza gözlemci ve yalnız bireyi getiren yazarlarımızdan olur Saba. “Babamın Elbisesi”nde, öykünün olanca minimalist kurgusu içinde özlemi, çocukluğunda kaybettiği babasına duyduğu sevgiyi, bireyin bazen sebepsiz yere topluma uymasını ve bunun yarattığı çelişkileri başarıyla anlatır. “Okumak” Ziya Osman Saba’yı tanımak isteyenlerin çok yararlanacağı otobiyografik bir öyküdür. Okur, okuduklarından edindiği bilgi ve hayal gücünün şekillendirdiği, bir antolojiye kendisinin kaydettiği şekliyle “Türk şairi Ziya”yı tanır bu öyküde. “O Mahalle” Saba’nın bir öykücü olarak anlatısının tipik görüntüleriyle doludur: Bir ahenk içinde var olan insanlar, sıcak insan ilişkileri, İstanbul, aile ve çocuk sevgisi, babalık duygusu; bütün bu ahengin bozulan ekonomik durumun etkisiyle bozulması, şartların insanları değiştirmesi gerçeği karşısında kayıp giden mesut zamanlara duyulan özlem… Behçet Necatigil’in Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü’nde belirttiği gibi, dönemlerine göre sıralandığında biyografisini kronolojik bir gelişim içinde bütünleyecek öykülerdir bunlar.

Detaylar
Lot: 99 » Kitap

İTHAFLI İMZALI / TİYATRO: Tersine dönen şemsiye, SABAHATTİN KUDRET AKSAL, (1920-1993), Varlık Yayınları, İstanbul, 1958.

Özgün karton kapağında çok temiz durumda, 17x12 cm, 86 sayfa, tiyatro.
İlk dört oyununda aile kurumu değişik boyutlarıyla irdelenir, ailenin birey üzerindeki olumlu ve olumsuz etkileri ele alınır, özellikle de bireysel özgürlük alanıyla aile kurumunun sınırlılıkları arasındaki çatışmalara yer verir. Yine bu ilk oyunlarında şiirsel bir dile, dram, fantezi unsurlarına ve gerçekçi bir anlatıma ağırlık verir. Tersine Dönen Şemsiye’de rüzgârda şemsiyesi ters dönen bir kişinin çağrışımla içine girdiği aşk rüyasına yer verilir.

İstanbul’da Beşiktaş semtine bağlı Akaretler Caddesinde bir evde doğdu. Babası Sadettin, annesi ise Asiye’dir. İlkokula 1926’da Beşiktaş Şark İdadisi’nde başladı ve 1931’de mezun oldu. 1934 yılında Özel Işık Lisesi'nin ortaokulundan mezun oldu. 1937’de de aynı okulun lise bölümünü bitirdi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girmişse de bitiremeden buradan ayrıldı ve 1938’de aynı üniversitenin Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne kaydoldu. 1943’te bu bölümü bitirdi. Fatma Münire Bütün’le 1943’te evlendi. Hiç çocukları olmadı. 1943-1948 yılları arasında İstanbul'da değişik liselerde felsefe öğretmeni olarak çalıştı. 1948-1949 yıllarında askerlik hizmetini nakliye subayı olarak tamamladı. 1950-1951 yıllarında bir süre Çalışma Bakanlığında iş müfettişliği yaptı. Ayrıca 1952-1970 arasında bazı ara dönemler olsa da İstanbul Belediyesi Müfettişliği yaptı. 1970’te İstanbul Belediye Konservatuarı Tiyatro Bölümünde öğretmenliğe başladı. Bu görevinden 6 Mayıs 1977’de emekli oldu. Ayrıca 1959’da İstanbul Belediyesi Konservatuvar Müdürlüğü, 1961’de Şehir Tiyatroları Müdürlüğü, 1962’de Şehir Operası Sanat Yönetmenliği, 1963-1968 arasında İstanbul Belediyesi Yazı İşleri Müdürlüğü ve İstanbul Belediyesi Sanat Müşavirliği görevlerinde bulundu. 1980-1981 yıllarında Güzel Sanatlar Akademisi Ahmet Haşim Kürsüsünde estetik ve psikoloji dersleri verdi. 19 Nisan 1993’te İstanbul’da öldü. Mezarı Üsküdar'da Karacaahmet Mezarlığındadır.

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 3
sonraki